Caz tarihinin unutulmaz isimlerinden piyanist Erroll Garner hakkında  bir belgesel film çekildi

Caz tarihinin unutulmaz isimlerinden piyanist Erroll Garner hakkında  bir belgesel film çekildi

 

Misty; The Errol Garner Story

 

 

Kısa bir hayatı olan ancak hâlâ güncel kalmayı başararak en fazla dinlenen caz müzisyenleri arasında sayılan Errol Garner’ın geçen yıl çekilen belesel filmi "Misty; The Errol Garner Story" üzerine notları ve Jan Paersch’in yazısını Cazkolik okurları için derledik. 

 

Filmde Erroll Garner, 1977 yılında genç yaşta ölümüne kadar her konserinde cazın keyfini yaşayan ve insanları mutlu etmek isteyen, coşkulu, sempatik bir kişi olarak anlatılıyor.  

 

Yönetmen Georges Gachot, başta eski grup üyeleri pek çok arkadaşıyla konuşarak yaparak müziğin bulaşıcı neşesine olan coşkuyu filmde açıkça ortaya koyuyor. 

 

Belgeselin yarıya yakını geçtikten sonra, Garner'ın özel hayatıyla yakından ilgisi olanları tanımaya başlıyoruz ki bunlar arasında gayri meşru kızı, son ortağı ve üçüncü şahısların açıklamalarına göre Garner'ın uzun zamandır menajeri olan Martha da var. Misty'yi filmde tipik bir müzisyen portresi olmasının ötesine taşıyan da aslında filmin bu kısmı. Filmde ayrıca Garner'ın kızına taksi parası dışında hiçbir şey bırakmayan, zor bir insan olarak gösterilmesi de anlatılıyor.

 

        

 

 

Nota bilmeyen bir müzisyen

 

 

Pittsburgh'da doğup büyüyen Garner, ilk (ve tek!) piyano dersini üç yaşında, ilk canlı performansını yedi yaşında vermiş. Zamanla, albümü bir milyondan fazla satan ilk caz müzisyeni olmayı başaracak kadar önemli biri oldu.

 

1954 yılında uçakta bulutların üzerinden yeryüzüne bakarken kendisini ünlü bestesi "Misty"i söylemeye teşvik eden bir tecrübe yaşadı. Misty bugün caz tarihinin en önemli klasikleri arasında yer alıyorr ve hâlâ çoğu caz müzisyeninin repertuvarının ayrılmaz parçasıdır, hatta ünlü Hollywood oyuncusu ve yönetmen Clint Eastwood'un yetmişlerdeki bir filminin adı bile oldu: "Play Misty For Me".

 

 

Piyano için yaratılmış bir adam; Erroll Garner

 

 

Erroll Garner erken yaşta hayatını kaybetmiş dahî bir caz piyanisti kabul edilir. Tıpkı belgeselde altı çizildiği gibi, kendi döneminin temsilcisi olan bir sanatçıydı. 

 

Filmdeki en dokunaklı sahnenin ise aslında müzikle ilgisi yoktur. Günümüz Los Angeles'ın şık bir semtinde bir arabada yetmiş yaşındaki Rosalyn Noisette oturmaktadır. Araba durur, kadın pencereyi açar ve geniş ön bahçeli ahşap eve bakar. "Çok güzel" der dalgın dalgın; "Çatıda hiç sızıntı yoktur herhalde".

 

 

Bir yaşam hangi yolları izler? Eğer Garner farklı yaşasaydı, sonuç ne olurdu?

 

 

"Misty; The Erroll Garner Story" belgeseli, parlak bir caz piyanistinin portresi olmakla beraber aynı zamanda sorumluluk, şöhret ve kaybedilen aşka dair derin soruları gündeme getiriyor.

 

Garner'ın 1977 yılındaki ölümünden beri zor zamanlar geçiren son eşi Rosalyn, yoksul olmadan, çatısı akmayan bir evde yaşasaydım acaba hayatım nasıl olurdu diye soruyor.

 

Cevabı yok; Film, her zaman neşeli görünen bir piyanistin melânkolik müziğiyle anlatılıyor. İsviçreli film yapımcısı Georges Gachot, hassas müzikal belgeler konusunda uzman biri. Martha Argerich ve Claude Debussy üzerinde çalıştı ve "Neredesin, João Gilberto?" belgeseli için Bossa Nova efsanesini bulmak üzere artistik bir yolculuğa çıktı. Garner'ın aynı isimli baladından adını alan "Misty" de benzer şekilde şiirseldir. Gachot, bu proje üzerinde yıllar boyu çalıştı, Garner'ın arkadaşlarını ve akrabalarını bularak onlarla haftalarca ABD'yi dolaştı.

 

Gachot, klasik röportaj senaryolarından büyük ölçüde kaçınan biri; kontrast oluşturan siyah-beyaz görüntülerde Garner'ın doğduğu yeri, Pittsburgh'da bir jam session sahnesini gösteriyor msela. Basçı Ernest McCarty ve davulcu Jimmmy Smith gibi yaşlı beyefendiler ama hâlâ swing yapabiliyor, yetmişlerdeki grup liderlerini şakayla anabiliyorlar. Smith, Garner'ın aynı şarkıyı iki kez asla aynı şekilde çalmadığını da hatırlıyor.

 

 

Onun için piyano çalmak nefes almak kadar kolay geliyordu

 

 

Erroll Garner 1921'de doğmuştu ve esasen filmde sıklıkla kullanılan sıfatla dahî olarak tanımlanabilir. Art Tatum'dan ilham alarak piyano çalmayı kendi kendine öğrenmişti, nota okumayı asla öğrenmedi. Piyano çalmak ona nefes almak kadar kolay geliyordu. Hızlı parmaklarıyla saniyeler içinde swing'den stride piyano'ya geçebiliyor ve tempoyu sürekli değiştiriyordu. Arkadaşları onun ne çalacağını asla bilemezdi. Newsweek dergisi Garner'ı "piyano için icat edilen adam" diye tarif etmişti.

 

Garner için virtüözite asla amaç olmadı, gözü hep izleyicideydi. Belgeselde kendisinin "Yesterday" parçasının akılda kalıcı ama 'kitsch' olmayan harikulade ve eğlenceli bir versiyonunu seslendirdiği görülüyor. Bu tür kayıtlar, Garner'ı 1955 yılında yayımlanan "Concert by the Sea" adlı 'live' albümüyle ilk kez bir albümü bir milyondan fazla satan cazcı olmasını sağladı. 

 

Başarılı mali durumunu uzun zamandır beraber çalıştığı menajeri Martha Glaser'a borçluydu. Glaser her yönü kontrol eden ama aynı zamanda onu koruyan bir kadındı. Louis Armstrong gibi dönemin yıldızları güney eyaletlerinde nefret ve düşmanlıkla mücadele etmek zorunda kalmıştı ama Garner orada hiç turne yapmadı.

 

 

Irkçılık mı?

 

 

Garner, bir televizyon röportajında ırkçılığa maruz kalmadığını söylemişti ama pek inandırıcı değildi.

 

 

O zamanlar özel hayat gerçekten özel kalıyormuş

 

 

"Müzik, bütün bunların üstesinden gelmek için ona bir çıkış sağladı" diyor basçı McCarty; "biz sadece ilahî olanla ilgilendik". "Misty", Garner'ı dönemin sayısız televizyon performansında izleyebilirsiniz. Terler, güler ve gözleri hep kameraya parlayarak bakar. Oysa sahne dışındaki anları pek görüntülenmemişti. Çiçek buketleri alıyor, taksiye atlıyor... Özel hayat o zamanlar gerçekten özel kalıyormuş demek ki.

 

Bu sayede, ünlü virtüöz, mükemmel giyinen gizemli adam olarak kalmaya devam ediyordu; "Ben mutluyum, müzik yapıyorum" diyordu.

 

Kendisinden otuz yaş küçük ve Los Angeles’te birlikte yaşadığı arkadaşı Rosalyn Noisette şöyle diyor: "Her zaman nazik biri oldu, doğaya karşı duyarlılığı vardı" ama o mecburi resmi işlemlerle de bir türlü ilgilenmiyordu işte.

 

Böylece Rosalyn, sanatçının 1977 yılındaki beklenmedik ölümünün ardından eli boş kalmış, sanatçının mirası Garner'ın menajerine kalmıştı. Filmde Rosalyn'in sağlık sigortası olmadığı için protezsiz ve dişsiz hali de gösteriliyor.

 

 

Baba olmayı reddetti

 

 

Kızı Kim ise daha da melânkolik görünüyor; Erroll Garner onu hayatı boyunca inkâr etmişti. 1960'larda ayrıldıktan sonra annesine babalık iddiasını reddeden bir sözleşme imzalaması için bin dolar ödendi. Kim Garner, babasının müziğini ancak on yıllar sonra dinleyebildi. Dolayısıyla “Misty”, aynı zamanda 20. ve hatta 21. yüzyıl Amerikasının toplumsal bir analizi gibidir. Gelir eşitsizliği özellikle mesleki eğitimi olmayan kadınları etkileyen yapısal ırkçılık gibi şeyler gelecek yıllarda da ABD'yi etkileyecek sorunlar gibi görünüyor.

 

"Gachot'un e mailinde belirttiğine göre Kim Garner bugüne kadar mirastan veya teliften tek kuruş bile almadı". En azından eski partneri film sonunda bu gizemli caz dehâsıyla barışmış izlenimini veriyor: "O zaman öyleydi" diyor Rosalyn.

 

Son not: 2025 Grammy ödüllerinde Errol Garner'a mütevelli heyeti ödülü verildi.

 

Filmin Künyesi:
"Misty; The Erroll Garner Story“
Yönetmen: Georges Gachot
Senaryo: Georges Gachot, Paolo Poloni
Oyuncular: Jim Doran, Kim Garner, Martha Glaser
Alman/İsveç/Fransa 2024, 100 dak.

 

Leyla Diana Gücük

 

Cazkolik.com / 12 Nisan 2025, Cumartesi 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Leyla Diana Gücük

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.